Bir Ramazan yazısı yazmak için oturdum aslında bilgisayarımın başına ama baktım ki yazacaklarım -daha doğrusu içimden geçenler- geçen senekiyle aynı, en iyisi o yazıyı buraya kopyalayayım dedim.. Hem bu sayfayı daha sonradan oluşturduğum için o yazı arşivde yok, bulunursa iyi olur :))
13 Eylül 2007
” Ne az önce geçen ve “Üç taynesi onn yeğğtele..” diye bağırmak suretiyle bücür cadımı uyandıran pijamacı ne de 3. kattaki Emine teyzenin aşağı döktüğü bir kova suyla nokta nokta lekelenen camlarım.. Hiçbirşey moralimi bozamaz bugün..
Ramazan’a kavuştuk çok şükür..
Sabahtan beri çocukluk oruçlarım var zihnimde.. O günlerdeki gibi kıpır kıpır içim..
Herkesin vardır bir ilk oruç hikayesi.. Çoğu benzer belki birbirine ama hepsi çok özeldir ilk oruçların.. Kimi parayla satın alınır ( Ama babam bizim oruçları hiç satın almadı, baktı ki üç bücür var, alsa pahalıya patlayacak kendisine, başka bir taktik kullandı ), kimi “dikişli” olur, kimi tastamam.. Ama hiç çıkmaz insanın içinden o ilk orucun tadı..
İlkokula yeni başlamıştım sanırım ilk orucumu tuttuğumda.. Annemleri, yalvara yakara beni de sahura kaldırmaları için ikna etmiştim.. Kardeşlerime hava atmayı da ihmal etmemiştim tabii ” Ben artık büyüdüm, sahura kalkıp oruç tutacağım..” diye.. Canım annem, bizim evde bir sahur klasiği olan yumurtalı ekmek yapmıştı galiba.. Yedim, yedimmmm.. Midem su dolu balona dönene kadar da su içtim, annem “İyi iç bak, susarsın..” dedikçe..
Sabah kalktığımda kardeşlerim kahvaltı yaparken ben sabırla öğle ezanını bekliyordum.. Çünkü annemin anlattığına göre çocukların orucu “dikişli” olurdu ve öğle ezanı iftar edilirdi.. Bu iftar aynı zamanda sahur da olurdu ve akşam ezanına kadar orucun kalan kısmı tutulurdu :))
Öğle vakti iftarımı yedim bir güzel :)) Yine göbişim şişene kadar su içtim ve akşama kadar sokaklarda koşup oynadım.. Vaktin nasıl geçtiğini anlamadım bile ama akşam iftar sofrasına oturduğumda o kadar büyümüş, o kadar güçlü hissediyordum ki kendimi, hep oruç tutmak istedim.. Bu sefer babam girdi devreye.. Çocukların bir Ramazan’ın başında, bir ortasında, bir de sonunda oruç tuttuklarını, anne-babaların bu 3’ün yanına bir “0” koyduklarını ve böylece 30 gün oruç tutmuş olduklarını anlattı :)) Ben de razı oldum tabii, n’apalım kurallar öyleydi :))
Sonraki senelerde kardeşlerim de eklendi iftar ve sahur sofralarına.. Artık dikişsiz olmaya başladı benim oruçlarım.. Babamın her sahur sonrası mutlaka okuduğu ve bizim o zamanlar yarı uykulu gözlerle dinlediğimiz “üç hadis” ışıttı sabahlarımızı.. Hep canımız ne çektiyse onunla süsledi iftar sofralarımızı annem..
Şimdi bunları hatırladıkça gözlerim doluyor ve ben de oğlumun ilk orucunun hayalini kuruyorum.. Onunla yapacağım sahurları iple çekiyorum.. O da benim gibi, sırf Allah istedi diye aç kalmanın ve sonra iftarda içilen bir bardak suyla ferahlamanın tadını yaşasın istiyorum.. Dikişli oruçlarının ardından bizimle iftar sofrasına oturup ellerini Yaradan’a açtığında, onun küçücük avuçlarına sağanak sağanak yağacak rahmetten biz de nasipdar olalım istiyorum..
Bugün Ramazan..
“İlk oruç” kuşları uçuyor miniklerin..
Bugün Ramazan..
Ruhları, açlıkla arınıyor büyüklerin..
Mübarek olsun.. “
İçim yine o günkü gibi kıpır kıpır.. Bu yıl -inşaallah- oruç da tutacağım için daha da heyecanlıyım.. Gündüz emzirmelerini tamamen kestik artık.. Sadece gece uyuturken ve sabaha kadar kalktıkça dört-beş kere emziriyorum.. Ramazan’da sahurdan sonra da emzirmeyeceğim için kolayca oruç tutabileceğimi düşünüyorum.. İnşaallah zorlanmam..
Herkese hayırlı Ramazanlar..
Bazı kişilerin canı çektiği için (:P) bu sefer güveç fotoğrafı falan yok size.. Sadece birkaç güzel kare var.. Oysa ben uyarı yazısı da yazmıştım di mi ama.. Hem bilerek bakın, hem sonra “Canım çekti, çok fenasın..” deyin.. Olmaz ki ama cicim 😛
O gün elinden biberonunu düşürmeyen Yusufcuk..
Yürüyüşe bile biberonuyla katıldı kendisi 😛
Yeni bir “bağımlılık dönemi” mi başlıyor ne?
Sanatsal bir çalışma 😛
Tekrar herkese hayırlı Ramazanlar..