KUAYBE’NİN DÜNYASI..

Minik melek Yusufcuğun.. Birkaç güzel kelebeğin.. Renk renk yünlerin.. Çikolatalı kurabiyelerin.. Bazısı okunmuş, satır altları çizilmiş, bazısı hala okunmayı bekleyen güzel kitapların.. Onlarca şiir, yüzlerce mektup ve binlerce fotoğrafın.. Uzak ama sıcak hayallerin.. “İlk” cümlelerin.. Yani küçük güzelliklerin, minik ayrıntıların süslediği bir dünya..

Mart 18, 2008

Bombiş gibiyim sevgili günlük, bombişşşş :))

Bu kadar güzel bir haftasonundan sonra ancak böyle hissedebilirdim zaten kendimi.. Elhamdülillah..

Cumartesi günü, bazı cin hafiye arkadaşların da hemen tahmin ettiği gibi Özlemlerdeydik.. Aslında İrem ve karakuzusu da gelecekti ama ektiler bizi 😛 Ah İrem ah, neler kaçırdın neler!! Çok eğlendik biz..

Tek kişi olmama rağmen sevgili Özlem öyle şeyler hazırlamış ki, çok mahcup oldum görünce.. Ellerine sağlık canım ama çok zahmet etmişsin gerçekten.. ( Artık nasıl bir imaj oluşturduysam kızcağızın gözünde, donatmış sofrayı.. Korktum kendimden.. Çok mu oburum 😛 )

Uzuuuuun bir sofra başı muhabbeti yaptık Özlemle.. Başlarda akıllı bıdık Bera ve beni hanımefendiliğiyle bir kez daha kendine hayran bırakan Sena da bize eşlik etti tabi.. Maşaallah gerçekten o kadar terbiyeli ve tatlı çocuklar ki, Allah herkese evlatlarını aynen Özlem gibi güzel ahlaklı, edebli ve seviyeli yetiştirebilmeyi nasip etsin..

Uzun sohbetimize Bera’nın oyuncaklarını salona yığmakla oluşturduğumuz “oyun alanı”nın çok katkısı oldu tabii :))

Bera abisi Yusufcukla saatlerce sıkılmadan oynadı.. Maç yaptılar (!), saklanbaç oynadılar, “cee” oynadılar, araba oynadılar… Oynadılar da oynadılar.. Gerçi bir araba Yusufcuk Bera abisinin özel bir oyuncağını zorla elinden aldı ve onu çok üzdü ama abisi onu affetti sağolsun..

Küçük cadıma bir kere daha hayret ettim o gün.. İstediği birşey olmayınca nasıl da ortalığı birbirine katıyor iki dakikada.. Bir de inatçı anlatamam.. Almak mümkün olmadı elinden o oyuncağı.. Unutup bir kenara koydu da öyle sakladık.. Yoksa güme gidecekti Beracığın ik karne hediyesi :))

Yusufcukla oynayan sadece Bera abisi değildi tabii.. Özlem teyzesi de çok güzel oynadı onunla..
Yusufcuğun ne kadar mutlu olduğunu anlatamam.. Gülücüklere boğdu bizi ödül olarak :))

Özlemcim bir kez daha teşekkürler canım..
Harika bir gün geçirdik.. Hemen yine gelmek istiyoruz 😛

…………………….

Pazar günü ise, yine yalancı bahara inanıp attık kendimizi dışarı.. Süleyman abi ve Havva ablayla harika bir gün geçirdik..

Bundan sonra hazırlıklı ol tamam mı günlükcüm, her haftasonu bir piknik bekler bizi :)) Sezon açıldı, kimse Ozan’ı tutamaz artık..

Öğlenki güzel havaya itimat edip oldukça uzak biryere pikniğe gittik ama orası oldukça serin ve rüzgarlıydı.. Yusufcuk tam oraya varacakken uyudu ve tam biz sofraya oturunca uyandı! Arabada üstünü değiştirip bir de sıkı sıkı giydirdim bebişimi.. Allahtan mont ve beremizi almıştık yanımıza, çok işe yaradı..

Biz hanımlar olarak sadece yeme kısmına katıldık olayın.. Tüm hazırlık ve pişirme işlemlerini beyler halletti.. Çok güzel oluyormuş böyle ya, hep yapalım bunu :))

Bir ara çevremizi koyunlar daha doğrusu Yusufcuğun deyimiyle “ap app”lar bastı! Onlarca koyunun arasında kaldık, Yusufcuk çıldırdı sevinçten.. Hele “pisi pisi” yaparak koca kangalın peşinden koşması harikaydı.. Ozan çekiyor, o inatlaşıyor köpeği yanına gideceğim diye..

Erkekler mangal başında, biz de Havva ablayla küçük soframızda yedik yemeğimizi.. Güya is kokmayacaktık! Ama güneş de geçince resmen donduk oturduğumuz yerde.. “Hadi gidelim..” diyoruz, “Yok yok, iyi burası, akşama çok var daha..” diyor Ozan.. Yanımda küçücük bir hırkam vardı, giydim ama cıkk.. İşe yaramıyor! Sonra bir ara Ozan yanıma geldi, elime dokunuca çok üşüdüğümüzü anladı.. Meğer onlar havanın soğuk olduğunu bile farketmemişler mangal başında! Kendileri üşümeyince bizi de iyi zannetmişler.. Hemen toparlanıp biz de gittik mangalın başına.. İliğimiz kemiğimiz ısındı :))

Mangal başında içtiğimiz çayın tadı damağımda kaldı.. Hep hatırlamak istiyorum..

Herşey için teşekkürler babiş :))

…………………….

Bu arada, aramıza hoşgeldin yeni diş :))

Ah ne çok bekledik seni bir bilsen.. Nohut gibi kabarmış, Yusufcuğuma çok acı veriyordu çıkacağın yer.. Hem tam karşındaki azı da yanlız hissediyordu kendini.. İyi ki geldin de sol altta bir azımız oldu bizim de.. Bundan sonra uslu dur tamam mı 😛

……………………..

Yusufcuk geçen hafta yine biryerlere saklanıp kakişini yaptı ve sonra gelip babasıyla bana haber verdi “ıhh”layarak.. Sonra da döne döne birşeyler aramaya başladı etrafta.. Meğer kağıt havluyu arıyormuş.. İşaret etti verdim, başladı pijamanın üstünden popişini silmeye :))

Zamanı gelmiştir..
Tiz bir oturak alına, Yusufcuk tuvalet eğitimine başlayaaa!

Allah da Kuaybe’ye kolaylıklar vereee…